Klasik Ekonomi Politiğin ve Sonrasında Kapitalizmin Bir Eleştirisi Olarak Ortaya Çıkan Marksist Ekonomi Nedir?
Marksist ekonomi denilince akla en çok takip edilen ve en çok da yanlış anlaşılan Alman politik ekonomist Karl Marx ve onun yol arkadaşı Friedrich Engels gelir. Haliyle de bu ikilinin birlikte kaleme aldıkları Komünist Manifesto ve Marx tarafından yazılan Das Kapital kaçınılmaz bir şekilde karşımıza çıkar.
Ekonomik varsayımlarının büyük kısmı ortodoks klasik ekonomiden alınmasına rağmen Marx ve Engels ikilisi bu hipotezleri oldukça farklı yönlere çekmiştir. Dünyada kabul edilen en piyasa karşıtı devletlere ilham kaynağı olduğu iddia edilmesine ve bu açıdan kınanmasına rağmen, bu ikili ve özellikle de Marx aslında kapitalizme tamamen karşı değildi.
Hal böyle olsa da bu ikili kapitalizmin sonunun geldiğini düşünüyordu. Her şeye rağmen bu ikilinin kapitalizme yönelik acımasız eleştirileri ve buna karşılık gelen kaçınılmaz, uyumlu sosyalist gelecek vaatleri, küresel boyutlarda bir devrime ilham vermeye yetti.
Rusya’da gerçekleşen Ekim Devrimi ve komünizmin Doğu Avrupa’ya yayılmasının arından, Marksist ekonomi rüyası yirminci yüzyılın ilk yarısında etkili ve hızlı bir şekilde kök saldı. Ancak hızla gerçekleşen bu rüya, yüzyıl bitmeden çöktü. Marksist ekonomi rüyası ise tarihe karıştı.
Marksist ekonomi tarzı tarihe karıştıktan hemen sonra SSCB, Doğu Almanya, Polonya, Macaristan, Çekoslovakya, Romanya, Yugoslavya, Bulgaristan ve Arnavutluk halkları, Marksist ideolojiyi reddettiler ve özel mülkiyet haklarına tekrar dönüş yaptılar.
Peki, marksist ekonomi neydi, neleri savundu, ne anlama geliyordu ve tam olarak nasıl ortaya çıktı? İşte Marksist ekonomi hakkında bilmeniz ve öğrenmeniz gerekenler.
İçindekiler
Marksist Ekonomi Nedir?
Marksist ekonomi, 19. yüzyıl filozofları ve ekonomistleri olan Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından ortaya çıkarılan bir ekonomik düşünce tarzını ifade eder. Marksist ekonomi, klasik ekonomi politiğin bir eleştirisi olarak ve daha sonra kapitalizmin bir eleştirisi olarak ortaya çıktı.
Marksist ekonominin kapitalizm eleştirisi, esas olarak artık ürünlerin ve artı değerin dağılımına odaklandı. Daha anlaşılır olarak, Marx, kapitalist sınıfın başkalarının sömürülmesiyle zenginlik elde ettiğini savundu. Marksist ekonomi günümüzde yaygın olarak kullanılamıyor, fakat 20. yüzyılda, Doğu Avrupa’da, özellikle de SSCB’de benimsendi ve kullanıldı.
Marksist ekonomi, Rusya’da 1917 yılında gerçekleşen Ekim Devrimi ile Doğu Avrupa’da hızla yayıldı. Öte yandan, 20. yüzyıl tamamlanmadan bu sistem çöktü. SSCB başta olmak üzere Doğu Almanya, Çekoslovakya, Polonya, Yugoslavya ve Macaristan gibi birçok ülke Marksist ekonomi düşünce tarzını aynı hızla terk etti.
Marksist Ekonomide Emek Değer Teorisi
Karl Marx’ın emek değer teorisi etrafındaki fikirleri, Marksist ekonominin temel yapı taşını oluşturdu. Bu teori, bir metanın değerinin, o metayı üretmek için gerekli olan ortalama zaman miktarı tarafından belirlendiğini ifade eder. Bu aşamada emek değer teorisinin daha iyi anlaşılması için basit bir örnek vermenin doğru olacağına inanıyoruz.
Örneğin bir fabrikada bir pantolonun üretilmesi, bir gömleğin üretilmesi için şart olan emeğin iki katı emeğe mal oluyorsa, bunun doğal bir sonucu olarak, bir pantolonun iki gömlekle mübadele edilebilmesi gerekecektir, yani bir pantolon iki gömlek değerinde olacaktır.
Emek değer teorisi, Marx’ın yanı sıra Adam Smith ve David Ricardo gibi bilinen bazı ünlü ekonomistler arasında da popülerdi. Bununla beraber, Karl Marx ve Marksist ekonomi, emek değer teorisini daha ileri bir seviyeye taşıdı. Bu açıdan Marx, emek değer teorisinde emek gücü ve emek arasında önemli bir ayrım yaptı. Emek gücünü işçinin çalışma gizilgücü veya yeteneği olarak yorumlarken emeği ise asıl değer üretme eylemi olarak nitelendirdi.
Karl Marx bütün bunların yanı sıra, emek gücü maliyetinin, işçiye gerekli çalışma kapasitesini sağlamak için toplumun taşıdığı toplam saat ve maliyet olduğu görüşünü savundu.
Marksist ekonomi düşünce tarzında Marx, işçilerin ücretinin, işçinin emek gücüyle doğru orantılı olması gerektiği sonucuna ulaştı. Emek gücü kavramı, Marx’ın kapitalist bir toplumda artı değer dağılımını sorgulamasına yol açtı. Kapitalist düzen oyuncularının kâr elde etmek adına işçileri fazla çalıştırdığını, bunun da işçilerin karşılığını almaları gerektiğinden daha fazla değer üretmesine yol açtığını öne sürdü.
Marksist Ekonomide Değer ve Kullanım Değeri
Marksist ekonomi, bir metanın fiyatının ya da değerinin iki şeyden birine dayandırılabileceği görüşünü savundu. Karl Marx bunları değer ya da kullanım değeri olarak ayrıştırdı. Marx’a göre değer, diğer metalara kıyasla metanın değerini ifade ederken kullanım değeri ise bir malın kullanışlılığını veya daha sonraki görevleri tamamlama ölçütünü ifade ediyordu.
Marx, genel olarak metalardaki herhangi bir değerin insan emeğinden kaynaklandığını görüşü üzerinde durdu. Bu çerçevede değer kavramının tüm metalar arasında ortak olduğu ve insan emeğinin esas olarak metaları yaratan temel şey olduğunu öne sürdü. İşte bu nedenle Karl Marx ve Marksist ekonomi emek değer teorisini benimsedi.
Marksist Ekonominin Kapitalizme Yönelik Eleştirisi
İşçileri yabancılaştırılması ve artı ürün ile artı değerin adaletli bir biçimde dağıtılmaması, Marksist ekonominin kapitalizm sistemine doğru yönelttiği en temel iki eleştiri arasında yer aldı. Yine de Marksist ekonominin kapitalizme yönelik eleştirisi bunlarla sınırlı kalmadı.
Karl Marx, yabancılaşma teorisi üzerinde fazlaca durdu. Onun bu teorisine göre kapitalizm ile insan kendine, kendi emeğine, ilişkilerine, dünyaya ve hatta yaşama yabancılaşıyordu. Marx’a göre bunun sebebi serbest piyasadaki arz ve talepten kaynaklanıyordu.
Serbest piyasanın kendi doğası gereğince insanları fazla çalıştırmaya ve yapmak istemedikleri işler üzerinde çalışmaya zorladığını öne süren Marx, bu sebeple insanların kendilerini makine gibi hissedeceklerini savundu.
Son olarak, Marksist ekonominin bir noktada tutarsız olduğunu ifade etmek gerekir. Öte yandan, günümüzde modern sosyalistler, Marksizmin sosyalist bir topluma ulaşmak için devrim ihtiyacına dair fikirlerine katılmadıklarını da net bir şekilde ifade etmektedir.