Mülteci Krizinin 8 Maddede Ekonomik ve Sosyal Boyutu
İnsanların; evini, sevdiklerini, doğup büyüdüğü toprakları bırakmak zorunda kalması ve ailesinin, çocuklarının geleceği için bilmediği topraklara mübrem yolculuğu dünyanın en kötü tecrübelerinden olsa gerek.
Sayısı hızla artan resmi rakamlara göre yaklaşık 2 milyon, resmi olmayan rakamlara göre ise 3 milyona yakın Suriyeli mülteci ülkemizde barınıyor. Mülteci konusunun insanlık dramı oluşunu bir yana bırakırsak, ülkeleri sosyal ve ekonomik açıdan olumsuz etkilerini belki o zaman daha net görebiliriz. Sorunun farkında olan AB, çözüm yolu için Türkiye’nin -yıllardır korktuğu Türk istilasına rağmen- üyelik sürecini yeniden başlatmayı ve buna karşılık Türkiye’nin sınırlarını daha sıkı tutmasını yani Türkiye’nin sınır bekçiliği yapmasını talep ediyor. AB, daha fazla mültecinin AB ülkelerine girmesini engellemek için kendilerine göre kötünün iyisini tercih ediyorlar. Diğer taraftan AB, mülteci sorunuyla karşı karşıya kalacağını daha 2010’lu yılların başında tahmin ettiğinden Türkiye’yle 2013 yılında “Geri Kabul Anlaşması” imzalamıştı.
Geri Kabul Anlaşması’na göre AB ülkelerine yasa dışı giriş yapan ya da yasal giriş yapmış olsa bile sonradan yasallığı sona eren kişiler, Türkiye’nin transit geçiş ülkesi olması sebebiyle Türkiye’ye aynen geri iade edilebilecek. Önümüzdeki örnekle, AB’ye giriş yapan kişilerin -Suriyelilerin- öyle ya da böyle eninde sonunda Türkiye’ye iade edilebileceğini bilmemiz gerekiyor.
Suriyeli Sığınmacıların Türkiye’ye Etkileri
Her şeyi bir yana koyarsak, kabul edebileceğimiz en temel gerçek mültecilerin Türkiye’de ekonomik ve sosyal dengeleri şimdiden değiştirmiş olduğudur. Mülteci krizinin Türkiye’ye 8 maddede ekonomik ve sosyal boyutunu şu başlıklarla özetlemek mümkün;
İşgücü piyasası, iş kayıpları ve ücret düzeyinde azalma
Suriyeli mültecilerin yaşamaya başladığı şehirlerde yerel halk kayıt dışı işsizlik alanları ve ücret düzeyinde azalma sorunlarıyla karşı karşıya kaldı. İş bulabilen Suriyeli sığınmacılar asgari ücretin altında ya da asgari ücrete yakın maaşlarla çalışıyorlar. Başlangıçta sınır şehirlerinin sorunu olan bu durum, şu anda büyükşehirlerde de yaşanıyor.
Gıda enflasyonunda artış
Sığınmacıların yaşadıkları bölgedeki en önemli ekonomik etkilerinden biri de gıda enflasyonunda yaşanan artış. TÜİK verilerine göre Türkiye genelinde gıda enflasyonu yüzde 1,72 ile 2003’ten sonraki en yüksek artışı Nisan ayında gerçekleşti. 12 yılın rekorunu kırarak gıda enflasyonu yıllık bazda yüzde 14,4’ten yüzde 14,7’ye yükseldi.
Konut ve kira fiyatlarında artış
Suriyelilerin 2011 yılından bu yana Türkiye’ye gelmesiyle birlikte, sınır şehirlerinde kira ve konut fiyatlarında olağanüstü artış yaşandı. Gaziantep’te kira fiyatları yıllık yüzde 12 arttı. Suriyelilerin yoğun olarak yaşadığı Kahramanmaraş, Kilis, Şanlıurfa’da konut fiyatlarında artış yaşanan şehirler arasında yer alıyor. TÜİK verilerine göre Türkiye genelinde kira fiyatlarında son 1 yılda yaklaşık yüzde 9 artış yaşandı.
Çocuk İşçilerin Sayısında Artış
Çocuk işçilerin sayısı da artıyor. Eylül 2015 tarihinde Amerikan CBS televizyon muhabiri Holly Williams, İstanbul’da bulunan bir tekstil atölyesinde çalışan Suriyeli sığınmacı çocukları gizli kamerayla görüntülemiş ve “Mülteci çocuklar Türkiye’de çalışmaya zorlanıyor” başlıklı haberi dünya kamuoyuna servis etmişti. Aynı haberde çocukların haftalık 25 dolara çalıştığı da aktarılıyor.
Sağlık hizmetlerinde artan sorunlar
Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM) ve Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı‘nın 2014 Ocak ayında yayımladığı “Suriyeli Sığınmacıların Türkiye’ye Etkileri” başlıklı raporda sığınmacılara verilen sağlık hizmetleriyle ilgili şu tespitler yapılmış:
- Mülteci kamplarından devlet hastanelerine 500 binin üzerinde hasta sevk edilmiştir,
- Türkiye’de ameliyat edilen hasta sayısı 200 bini aşmıştır,
- Sınır şehirlerinde bulunan devlet hastaneleri toplam hizmetin yüzde 30 ile yüzde 40’ı arasında bir oranda Suriyeli sığınmacılara hizmet vermektedir,
- Hastanelerde yalnızca sığınmacılar değil, Suriye’de yaşanan çatışmalarda yaralananlar da tedavi edilmektedir,
- Sınır illerindeki pek çok hastanede kapasite sorunları yaşanmaktadır.
ORSAM raporunda tedavi hizmeti alamayan yerel halkında tepkilerini dile getirimiş. Raporda yerel halkın yeterli sağlık hizmeti alamadığı ve alınan sağlık hizmetinin kötüleştiğine vurgu yapılıyor.
Etnik ve Mezhepsel Kutuplaşma
Gayri resmi rakamlara göre Türkiye’deki sığınmacı sayısı, İzmir gibi metropol şehirlerin nüfusuna eşdeğer. Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Küresel Göç Forumu’nda yaptığı konuşmaya göre şimdiden mülteci kamplarında doğan bebek sayısı 66 bin civarında. Her geçen gün nüfusu hızla artan sığınmacıların ileride etnik ve mezhepsel kutuplaşmaya neden olabileceği endişelerini beraberinde getiriyor.
Poligaminin yaygınlaşması
Suriye’de çok eşlilik yasal ve doğal karşılanırken, Türkiye’de çok eşlilik yasadışı ve suç sayılıyor. Sığınmacıların nüfus artış hızı göz önünde bulundurulduğunda bu durum ülke toplumunun ahlak yapısını derinden etkileyebilecek sorunlara yol açabilir.
Mülteci çocukların eğitim sorunu
Eğitim sorunu ülkemiz için hala çözülemeyen temel sorunların başında gelirken, ülkece düşünmemiz gereken ve hepimizi ilgilendiren mülteci çocukların eğitim problemleri de var artık. Suriyeli çocukların eğitim sorunu için Hürriyet yazarı ve Akademisyen Selçuk Şirin şunları söylüyor:
“Dünyanın her yerinde mültecilere dair yapılan araştırmadan ortaya çıkan somut bir sonuç var. Eğer mültecilere ve özellikle onların çocuklarına insanca yaşayacakları bir ortam sunmaz iseniz o çocuklar şiddet sarmalına kapılıp karşınıza daha büyük bir toplumsal fatura ile çıkar. O nedenle, Suriyeli çocukları Türkiye’nin sorunu olarak ele almak gerekir. Her 4 çocuktan 3’ünün ailesinden birisini kaybettiği, her üç çocuktan birinin fiziksel şiddete uğradığı ve her üç çocuktan ikisinin ailesinden birisinin fiziksel şiddete uğradığını gördüğü gibi vahim bir tablo var karşımızda. Bu çocukların rehabilite edilmesine yönelik adımlar atılmalı.”