Bildiğimizin aksine ABD’de seçimler henüz bitmemiş olabilir
GÖRÜŞ: Kısa bir süre önce Trump’a karşı olanlar, bilgisayar korsanlarının seçim sonuçlarını etkilediği ve siber saldırılar düzenlediklerini iddia etmiş, oyların yeniden sayılmasını talep etmişlerdi. Trump karşıtlarının oyların yeniden sayılmasını talep ettikleri Wisconsin, Michigan ve Pensilvanya eyaletleri seçimlerin kaderini belirleyen kilit eyaletler olmuşlardı.
Trump, ilk kez “siber saldırı” iddialarına yönelik cevap vererek, oyların bazı eyaletlerde tekrar sayılmasına yönelik çağrıyı “sahtekarlık” olarak nitelendirdi ve “halk sözünü söyledi, seçimler bitti” dedi.
Trump’ın iddialara cevap veriyor olması önemli çünkü o, bu durumu ilk kez ciddiye almaya başladı. Başkanlık seçimlerine katılan Yeşil Parti adayı Jill Stein, seçim sonuçlarının hemen ardından oyların tekrar sayılması çağrısında bulunmuştu. Birkaç gün önce Hillary Clinton’ın kampanya ekibi de başta Wisconsin olmak üzere Michigan ve Pensilvanya gibi eyaletlerdeki oylama sonuçlarının tekrar sayılması konusunda gerekli adımların atılacağını açıklamışlardı.
Trump’ın başkan seçilmesinden memnun olan büyük kitleyi bu aralar bulmak çok da mümkün değil. Mesela, Kaliforniyalılar referandum ihtimallerini düşünerek ABD’den ayrılmayı dillendiriyorlar. Şunu da hatırlatmakta fayda var, en son büyük çoğunluk tarafından istenmeyen bir başkan (Abraham Lincoln) koltuğa oturduğunda bir grup eyalet ABD’den ayrılmak istemiş ve bunun sonucunda da Amerikan İç Savaşı vuku bulmuştu.
Sadece önemli bir kısım Amerikalıyla sınırlı değil Trump’ın başkanlığından duyulan rahatsızlık. Avrupa’ya bakalım. Seçimden önce YouGov, Almanya, Fransa, Danimarka, İsveç, Finlandiya, Norveç ve Birleşik Krallık genelinde olası Clinton veya Trump başkanlığı hakkında yetişkinler arasında endişeleri ölçmek için bir anket düzenliyor. Ankete katılanların çoğunluğunun verdikleri cevaplarda Trump’ın başkan olmasından endişe duydukları ortaya çıkıyor. Bu oranlar anketin yapıldığı ülkelerde ortalama yüzde 60 civarında. Kampanyasında tüm dünyanın izlediği ırkçılık, cinsiyet ayrımı ve yabancı düşmanlığı seviyesi göz önüne alındığında, sonuçlar muhtemelen şaşırtıcı değil.
Tüm dünya Hillary Clinton’ın büyük ihtimalle başkan seçileceğini düşünüyordu. Gerçekleşen münazaralarda Clinton bu ihtimali daha da güçlendiriyordu. Clinton’ın seçilmesi halinde ne iç ne de dış piyasalarda Trump’ın yaratabileceği kadar fazla bir etki beklenmiyordu. Trump’ın başkan seçilmesi ihtimali bile hayata geçireceği ekonomi ve diğer politikalar sebebiyle dünyayı hareketlendirmeye yetiyordu.
Trump göreve başladığı ilk gün dünya gayri safi hasılasının %40’ına kapsayan Trans-Pasifik Ortaklık Anlaşması’ndan ABD’nin çekileceğini açıkladı. Örneğin, ABD ile Küba ekonomik ilişkilerinin geleceği belirsizleşti. Trump’ın seçim zaferinin özellikle de gelişen piyasalara bilançosu ağır oldu. Türkiye’de de ekonomik anlamda önemli dalgalanmalar söz konusu. Diğer yandan Trump’ın ABD’nin NATO ve Avrupa’nın güvenliğine yönelik angajmanlarını yeniden gözden geçireceği taahhüdünde bulunması Avrupa güvenliğinde de belirsizlik yaratmaya hala devam ediyor.
Tam da bu sıralarda Clinton’ın karşı tarafında olduğunu bildiğimiz WikiLeaks, Pizza Gate’i tüm dünyaya duyuruyor. Pizza Gate skandalında her ne kadar Obama, Clinton’ın eşi Bill ve çevreleri hedef gösteriliyor olsa da asıl hedef tahmin edebileceğiniz gibi Hillary Clinton.
Pizza Gate hakkında detaylı düşünme fırsatım olmadı ama bunu ilk duyduğumda neden şimdi sorusu aklıma geldi. Clinton seçimlere girmiş kaybetmiş, Obama başkanlık görevini bırakmaya hazırlanıyor, peki öyleyse neden dünya çapında yankı uyandıracak ve bu isimleri itibarsızlaştıracak oldukça önemli bir iddia dünyaya servis ediliyor? Trump tehlikenin farkında ve koltuğunu garantilemeye çalışıyor olabilir mi? Çünkü bu şekilde düşünmek için Trump’ın tarafında birçok sebep var.
Bizim bildiğimizin aksine ABD’de seçimler henüz bitmemiş olabilir.