Genel Haberler ve Makaleler

Amerikan Rüyası Gerçeği

Sıklıkla Hollywood filmlerinin vazgeçilmez teması olan bu kavram günümüzde de varlığını sürdürüyor. Ancak 80’li yıllardaki etkileriyle kıyaslandığında şu anda insanların zihinlerindeki yeri nedir, bu yazımda bu konu üzerinde duracağım.

Amerikan rüyası… İlk olarak bu kavramın ne olduğuyla başlayalım dilerseniz.

Amerikan rüyası, çok çalışma ile başarı, refah ve şöhretin yakalanabileceği fikrini savunan bir düşünce biçimi ve geleneğidir diyor Vikipedia’daki bir tanım ve bu tanıma da şu cümleyi ekliyor: 19. Yüzyılın başından itibaren çabuk zengin olma fikri geliştikçe bu fikir de zayıflamaya başlamıştır.

Yani tanımdan da anlaşılacağı üzere asıl ortaya çıkışı itibariyle önceden yazıldığı gibi ikinci dünya savaşı sonrası döneme değil, 19. Yüzyıl sonlarındaki Avrupa’daki yoksul kesim arasında çok öne çıkmış bir kavramdır Amerikan rüyası.

O dönemlerde Amerika, gerek hükümetin sağladığı teşvikler, gerek işlenmeye açılmamış uçsuz bucaksız batı toprakları, gerekse keşfedilmemiş değerlendirilme potansiyeli yüksek nişleri olan doymamış ekonomisiyle gerçekten bu hayali oluşturmaya uygun bir zemindi. Ticaret, altın arayıcılığı üstelik mafyacılık dahi bu kısa yoldan zengin olma hayallerini besleyen unsurlardı. Ayrıca çok gelişmiş olan bankacılık sistemleri de kredi bulmayı ziyadesiyle kolaylaştırırken, Birinci Dünya Savaşı ile birlikte iyice şişen Amerikan ekonomisi bu hayali kamçıladı.

Bolca verilen krediler 1929 yılında olan Büyük Buhran’ı yani Kara Perşembe’yi hazırladı ve çıkan mali kriz çok büyük kitleyi işsizlik ve sefalete düşürdü.

İkinci Dünya Savaşı’ndan tek galip devlet olarak çıkan Amerika, 1 Temmuz 1944 günü IMF ve Dünya Bankası’nın kurulması adına kararlar almış, yepyeni bir altın-para sistemini kurup, her bir ons altın için sabit olarak 35$ ödemeyi ve ülkeler altınlarını almak istediklerinde aynı fiyat üzerinden geri alabileceklerini vaat etmişti.

Amerika Birleşik Devletleri, savaş ve kıtlık zamanında bastığı karşılıksız paraları dünyadan altın toplayarak geri alırken bir yandan da enflasyonunu dünyaya ihraç eden ilk ülke olmuştur. Avrupa ile yapılan bu anlaşma 18 Aralık 1971 yılına kadar devam ederken, Fransa Hükümeti’nin Amerikan Doları’na güvensizlik duyduğunu dile getirmesiyle ve ülkedeki dolarların tümünü iade edip altın alma fikrini ortaya atmasıyla bozulmuştur.

Hal böyle olunca ilerleyen yıllarda “Amerikan Rüyası” kavramına daha çok aşina hale geldi dünya. Eskilerden duyduğumuz kadarıyla, “İstanbul’un taşı toprağı altın” muadili bir kavram haline geliyor desek çok da hata etmiş sayılmayız.

Amerikan Rüyası hayatımıza nasıl girdi?

Klasik bir tabir olacak belki ama teknolojinin de zaman içinde gelişmesiyle birlikte sinema ve televizyonla, sonrasında da verilen çocuklu, ev araba sahibi bir aile temalı subliminal mesajlarla bu benimsetildi. Hedef kitle daha çok Amerika dışındaki insanlardı.

Amerikan rüyası kavramı hayatımıza nasıl girdi?
Amerikan rüyası kavramı hayatımıza nasıl girdi?

Soğuk savaş döneminde özellikle 70 ve 80’li yıllarda Amerikan Rüyası’nı benimsetme çalışmaları had safhada yer almıştır. Özellikle bu dönemde sinema yaygın olduğundan dönemin meşhur Hollywood filmlerinde bu etkiye çokça rastlarız.

Rocky filminden.
Rocky filminden.

Hatta geçtiğimiz günlerde 1976 yapımı bir film olan Rocky filmini izlediğimde Amerikan Rüyası kavramını aleni bir şekilde söylediklerini duyunca çok şaşırmıştım. Bu konuda yazma fikri ise o zaman oluşmuştu. Filmde geçen replik ise şuydu:

Apollo Creed: (Rocky Balboa için) Bu çocuk Amerikan Rüyası’nın bir örneği olacak. Amerika’yı İtalyanlar keşfetti ve dünya şampiyonu olan ben, bir İtalyan’a şans vereceğim. Bu da o çocuğun yükselişi olacak.

Amerikan Rüyası’nın simgeleri nelerdir?

Her birimizin Hollywood filmlerinde gördüğü şeyler vardır ve her birimiz bu temalara aşinayızdır. Genellikle müstakil dubleks, bahçeli bir ev içinde yaşayan evcil köpek sahibi en az 3 çocuklu mutlu aileler vardır.

Amerikan Rüyası Simgeleri
Amerikan Rüyası Simgeleri.

Ya da neon ışıklı kafeler ve kumarhaneler, şehir merkezlerinde devasa büyüklükteki gökdelenler insanlara özendirilen ve bilinçaltına işlenen temalar arasındadır. Yüzme havuzlu, koridor boyunca uzanan dolapların dizili olduğu okullar Amerika’daki okullara özendirmeye çalışırken, Özgürlük Heykeli, Golden Gate Köprüsü, Empire State Binası, Kodak Tiyatrosu, Hollywood Tabelası gibi semboller de sürekli aşina olduklarımız arasında yer almaktadır.

Bir konuyu es geçmek istemiyorum ki o da şudur: Amerikan halkının kendi bayraklarına olan bağlılıkları ve gündelik hayatlarında bayrak temasını mevcut olan her yerde kullanma çabalarıdır. Hatta yukarıda verdiğim Rocky filmi örneğinde de dünya şampiyonu olan Apollo Creed müsabakaya çıkarken George Washington peruğu ve giydiği pelerinle bir arabada para dağıtarak girer. Müsabakada giydiği şort ise Amerikan bayrağının renklerini simgeliyordu.

Amerikan Rüyası kavramı günümüzde de geçerli mi?

Eskisi kadar günümüzde varlığını hissetmesek de Amerika’nın halen beyin göçüne açık olduğu aşikar. Hatta akademik kariyer yapmak isteyen insanlara master programlarının doktora ile birleştirdiğiniz takdirde okullarında araştırma asistanlığı işi ile birlikte tam burs imkanı sağlıyor. Amaç ise, “kişi, bizim eğitimimizi aldıysa, bu ülkeye bir değer ve proje katmalı” düşüncesidir. Tüm bunların haricinde sıradan bir okula gitmeniz bile size orada iş imkanı sağlıyorken, Avrupa ülkeleri ile kıyasladığımızda Amerika’nın iş istihdamı açısından çok daha fazla açık görüşlü olduğunu görebiliyoruz. Çünkü Avrupa’nın yüzyıllardır süregelen oturmuş bir sistemi var. Ancak Amerika kendince bir kültür yaratma çabası içerisinde. Bu yüzdendir ki modanın başkenti Paris iken, New York’a yönlendirme çabası başlamıştır.

Yabancı ülkelerde iş fırsatları.
Amerikan Rüyası.

Avrupa’da master yapmak isteyen bir kişi master bitiminde yahut üniversiteyi yeni bitirmiş bir kişinin Avrupa’da iş bulma ihtimali ve oraya yerleşme ihtimali çok düşük iken Amerika bu konuda olabildiğince kurallarını esnetmiş durumda. Bu durum Amerika’nın ekonomisinin mükemmel olduğunu göstermiyor elbette ki, ancak yabancılara sunmuş olduğu fırsatlar sayesinde bir hayli rağbet görmekte.

Amerikan Rüyası’nın temelinde “çok çalışırsanız, her şeye sahip olabilirsiniz” düşüncesi yer almakta. Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülke vatandaşıysanız Amerika gibi büyük başarılar kazanmanıza vesile olan ülkeler sizler için biçilmiş kaftan olacaktır.  Motivasyonunuz eğer ki para olursa ve ben çok para kazanıp geri geleceğim diyorsanız bu durumun tehlikeli olduğunu baştan bilmeniz gerekir. Ciddi oranda yüksek bir başarı elde edip, dünya ekonomisinin şekil aldığı bir ülkede iyi işler yapmak istiyorsanız, Amerika’yı görmekte fayda var.

Son olarak Amerikan Rüyası’nı merak eden okurlarımız için kitap ve film önerisinde bulunmak istiyorum.

İlk olarak John Steinbeck’in Fareler ve İnsanlar isimli kitabı bu konuyu dikkatlice ele alan kitaplardan biridir. O dönemde yaşayan alt sınıf için bu rüya bir çiftliğe sahip olmaktır.

Film olarak da, An American Tail isimli eseri önerebilirim. Rusya’dan Amerika’ya gelen küçük bir fare ve onun ailesinin maceralarını anlatan uzun metrajlı bir çizgi filmdir.

Nergiz Şar

Nergiz, eski bir Konupara yazarı. Yazmaya devam ettiği süre boyunca uzman olduğu ve ilgili duyduğu işletme, eğitim, girişimcilik ve yatırım konularında yazılar hazırladı.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir