Kişisel Finans

Benjamin Franklin’in Bize Verebileceği En İyi Ders: Sabırlı Olun, Buna Değer

Yazar, diplomat, devlet adamı, bilim insanı, mucit ve bir filozof olan Benjamin Franklin etten, kemikten, yüzünün yer aldığı dolar banknotlarından, hatta her yerde heykellerinin yapıldığı mermerden daha fazlası; Franklin, hayatını o kadar renkli yaşadı ki hayatının aslında bir kurgu olduğunu düşünmek şaşırtıcı değil.

Halbuki Franklin’in hayatı oldukça sade başlamıştı; bir sabun yapımcısının onuncu oğlu olarak. 43 yaşına geldiğinde ise emekli olup hayatına kendi tabiri ile “keyif çatmayı seven bir beyefendi” olarak devam edecek kadar zengin olmuştu. Geriye kalan hayatını paratoner ve iki odaklı gözlük gibi aletlerin icadına ve bilime adayarak yarı-emeklilik halinde geçirdi.

Ben 15 yaşındayken abilerinden biri The New England Courant adında bir gazete çıkarmaya başladı. Gazetenin içeriği makaleler, görüşler, reklamlar ve gemilerin New England Limanı’na giriş-çıkış programları gibi şeylerden oluşmaktaydı. Ben, abisinin buna izin vermeyeceğini bildiği için, kendi yazılarını The New England Courant‘da yayımlatmak adına bir plan geliştirdi.

Geliştirdiği plan şuydu; Silence Dogood adında yaşlı bir dulu oynayarak gazeteye yazılar yollamaya başladı. Silence Dogood adıyla dünyada olan bitenler hakkında eleştirel yazılar yazıyor ve bu yazıları her gece kapının altından içeri atıyordu. Bir süre sonra Silence Dogood’un yazıları gazetenin belkemiği haline geldi, ve gerçek o zaman ortaya çıktı. Silence Dogood, 16. mektubunda aslında bir erkek olduğunu, ve adının Benjamin Franklin olduğunu açıkladı. Franklin, her zaman istediğini almasını bilen bir insan olmuştu. Zaman geçtikçe de bu konuda büyük bir uzman haline geldi.

Erken dönemleri hızlıca geçip politik kariyerine gelelim. Ben’in bir gün azılı rakiplerinden birinden bir iyilik istemesi gerekti. O da istedi. O günlerden kendisi şöyle bahsediyor:

Rakibimin kütüphanesinde nadir olarak bulunan ve gerçekten okumak istediğim bir kitabın bulduğunu öğrendiğimde ona o kitabı ne kadar çok okumak istediğimi belirten ve bana bir iyilik yapıp kitabı bana birkaç günlüğüne ödünç vermesinin mümkün olup olmadığını soran bir not yazıp gönderdim.

Rakibim kitabı bana hemencecik gönderdi, ben de bir hafta sonra bu iyiliğin benim için ne kadar önemli olduğunu belirten bir not ile beraber kitabı geri gönderdim.

Bu rakibimle daha sonra Beyaz Saray’da karşılaştık ve kendisiyle sohbet ettik (ki daha önce beni gördüğünde yüzüme dahi bakmazdı), bana çok da kibar davrandı; ayrıca bundan sonra bir şeye ihtiyacım olduğunda seve seve yardım edebileceğini ekledi. O günden sonra kendisi çok yakın bir ahbabım oldu ve ahbaplığımız onun ölümüne dek sürdü.

Rakibi, Benjamin Fraklin’e iyilik yapmış olacağını düşünerek bu iyiliği yaptı. Haliyle bir dahakine başka bir iyilik yapma ihtimali arttı. Buna günümüzde Benjamin Franklin Etkisi deniyor. Başkasından iyilik istemek, o kişiye iyilik yapmaktan çok daha etkili bir şey. Çünkü o kişi ilk iyiliği rasyonalize etmek zorunda kalıyor ve bunun en kolay yolu sizi aslında sevdiğini düşünmesi.

Fakat Benjamin Franklin’in bize verebileceği en iyi ders psikolojik değil, finansal bir ders. Kendisinin şöyle bir sözü var; kenara attığın her kuruş, ekstradan kazanılmış demektir. Ve bu konuda oldukça da haklıdır.

Franklin, 17 Nisan 1790 tarihinde öldüğünde kişisel servetinde miras bırakabileceği iki bin pound sterlin para vardı; bu paranın bin poundu Boston, Massachusetts halkına, bin poundu da Philedelphia, Pennsylvania şehri halkına miras olarak bırakıldı.

Fakat şöyle bir şart vardı. Bu para yatırım için kullanılacak ve 100 yıl boyunca bu paraya kimse karışmayacak, dokunmayacaktı.

Franklin’in kendi hesaplamalarına göre 100 yıl sonra iki bin pound 131,000 pound olacaktı. 100 yıl sonra bu paranın yüz bini kamu hizmetlerine harcanacak ve kalan 31 bini yine yüz yıl boyunca kesinlikle dokunulmamak üzere yatırılacaktı.

Bu yatırımların sonucunda, Franklin’in ölümünün 200. yıldönümü olan 17 Nisan 1990 yılında Franklin’in bu iki bin poundluk mirası 6.5 milyon dolar değerine ulaştı. Gerçekten de kenara atılan her kuruş, ekstradan kazanılan bir kuruş demekti. Birçok insan bileşik faizin ne olduğunu bilir ama hayatında uygulamaz.

Şunu da belirtmek gerek; Franklin, bu yatırımlara ne olacağını bilmiyordu. Yani ne Küresel Ekonomik Kriz’i, ne de 200 yıl boyunca borsanın nasıl bir performans göstereceğini öngöremedi. Tek bildiği yeterince zaman verildiğinde bileşik faiz denilen şeyin çok sihirli işler yapabileceğiydi.

Alber Einstein’ın da dediği gibi; “Bileşik faiz, dünyanın sekizinci harikasıdır. Bileşik faizi anlayanlar kazanır… anlamayanlar… bedelini öder.”

Zaman. Franklin’in göz önünde bulundurduğu tek şey zamandı. 2000 dolara yeterince zaman verdi ve o 2000 dolar değerindeki hediye, 6.5 milyon dolar oldu.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir