Yatırım

Etkin Piyasalar Hipotezi Nedir? Teori Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Amerikalı meşhur iktisatçı Eugene Fama’nın ortaya attığı etkin piyasalar hipotezi, davranışsal varsayımlar dizisi üzerine kurulmuştur. Bu varsayımların genellikle doğru olduğu su götürmez bir gerçektir.

Öyle ki gerçek dünyada hiç kimsenin, piyasadaki tüm menkul kıymetlerle ilgili tam, net ve açık bir bilgisi yoktur. Çünkü hemen herkes eşit derecede iyi bir şekilde bilgilendirilmemiştir.

Ancak tabii, isteyen için yeteri kadar iyi bilgiye erişmek de olanaksız değildir. Çoğunluk her ne kadar öyle yapsa da, herkesin aynı bilgiyi benzer şekillerde yorumlaması da mümkün değildir. Zira hiç kimsenin olağanüstü bir önsezisi bulunmamaktadır.

İşte tam da bu çerçevede, etkin piyasalar hipotezi çok da yanlış olmayan sonuçlara varmakta ve bunları ortaya koymaktadır. Bu makalede, etkin piyasalar hipotezi üzerine konuşacağız. Daha da önemlisi yatırımcılar için tam olarak ne anlam ifade ettiğine odaklanacağız.

Etkin Piyasalar Hipotezi Nedir?

Etkin piyasalar hipotezi, bir varlığın fiyatını etkileyebilecek gelecekteki herhangi bir haber veya olayın, fiyat üzerinde hızlı bir tepki vermesine neden olacağını ve ondan ekonomik bir fayda elde etmenin imkansız olduğunu öne süren bir teoridir.

Teoriye ilişkin bütün bu hususlar göz önünde bulundurulduğunda, piyasada düşük veya aşırı değerli herhangi bir varlık olmayacağından, örneğin hisse senedi analizi yapmaya çalışmak zaman ve para kaybı olarak kabul edilmektedir.

Öte yandan belirtmek gerekir ki bu teori ilk kez Amerikalı iktisatçı Eugene Fama tarafından ortaya atılmıştır. Portföy ve varlık fiyatlarına yönelik teoriler üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Fama, bu çalışmalarından dolayı Nobel Ekonomi Ödülü de kazanmıştır.

Etkin Piyasalar Hipotezini Etkileyen Faktörler Nelerdir?

Etkin piyasa hipotezi, piyasa etkinliğini etkileyen bir dizi faktörü dikkate almaktadır. Bir piyasayı daha yüksek bir verimlilik derecesine sahip olması için koşullandıran veya motive eden üç faktör bulunmaktadır:

1. Katılımcı Sayısı

Bir piyasada bulunan yatırımcıların sayısı ne kadar fazla olursa, piyasa da bir o kadar verimli olacaktır. Bu aynı zamanda bir piyasada işlem hacmi ne kadar büyük olursa, verimliliğin de o denli yüksek olduğu anlamına gelmektedir.

Buna forex piyasası örneğini vermek mümkündür. Çünkü yüksek ticaret hacmi ve büyük katılımcı sayısı göz önünde bulundurulduğunda, forex piyasası hiç kuşkusuz ki halihazırda en verimli piyasalardan biri olarak kabul edilmektedir.

2. Mevcut Bilgi

Yatırımcıların piyasa hakkında ne kadar fazla bilgisi olursa, etkinlikleri de o kadar yüksek olmaktadır. Tüm piyasa katılımcıları arasında aynı türden bilgilerin yanı sıra yatırımcıya daha fazla bilgi sunulması, bilgi asimetrisini azaltacaktır. Bu da verimliliğin artmasına neden olacaktır.

İyi bir örnekleme için ABD piyasasını ele alabiliriz. Çünkü ABD piyasasında var olan mevcut bilgileri; bilginin daha sınırlı ve haliyle verimliliğin de düşük olduğu gelişmekte olan piyasalar ile daha kolay bir şekilde karşılaştırabilmek mümkündür.

3. İşlem ve Maliyetler

Maliyetler ne kadar yüksek olursa, piyasa etkinliği o kadar düşük olmaktadır. Söz gelimi, maliyetler piyasada ticaretin faydalarını aşacak kadar fazla olurlarsa, piyasa verimliliği daha düşük olacaktır.

Yüksek işlem maliyetlerinin dikkat çekilmesi gereken olumsuz bir temel sonucu da bulunmaktadır. Çünkü bunun temel sonucuna bakıldığında, bu tür yüksek maliyetler yatırımcıların piyasaya katılma konusunda çekimser olmalarına sebep olacaktır. Bu da daha düşük verimliliği beraberinde getirmiş olacaktır.

Piyasa Etkinliği Türleri Nelerdir?

Etkin piyasalar hipotezi söz konusu olduğunda, çeşitli piyasa etkinliği türleri karşımıza çıkmaktadır. Varlık fiyatlarına ilişkin toplanan bilgilere göre üç tür etkinlik bulunmaktadır:

1. Zayıf Verimlilik

Piyasalardaki varlık fiyatları geçmişe dair tüm bilgileri göstermekte ve yansıtmaktadır. Bu açıdan, tarihsel fiyatlar ve bunların hacmi, gelecekteki hareket yönleri üzerinde tahmin kapasitesine sahip olmamaktadır.

Bu, tarihsel fiyatlara ve hacme dayalı olduğu için yatırımcıların teknik analiz ve trend analizi gibi yöntemleri kullanarak piyasadan daha iyi performans göstermeyeceği anlamına gelmektedir. Bu bağlamda, bunun sadece genel ve özel bilgiler çerçevesinde yapılabileceği sonucu ortaya çıkmaktadır.

2. Yarı Güçlü Etkinlik

Fiyatlar, varlıkların gerek tarihsel gerekse de halka açık mevcut bilgilerini yansıtmaktadır. Bir yatırımcı, sadece özel ya da ayrıcalıklı bilgileri kullanarak piyasa getirisinden daha yüksek getiri elde edebilmektedir.

Biraz daha açıklamak gerekirse, temel analiz zaten fiyata doğrudan yansıyacak ve yatırımcı için bu yararsız olacaktır. Bu durumda, herhangi bir yeni haber ve gelişmeden önce fiyat o kadar hızlı bir şekilde ayarlanmış olacak ki, bu bilgiden yararlanmak da ihtimal dahilinde olmayacaktır.

3. Güçlü Verimlilik

Varlık fiyatları mevcut tüm bilgileri yansıtmaktadır. Bir yatırımcının içeriden bilgiye erişimi olsaydı, fiyat hızlı bir şekilde ayarlanacak ve yatırımcının da bu bilgiden faydalanması mümkün olmayacaktı.

Etkin Piyasalar Hipotezi ve Hisse Senetleri

Yatırımcılar mantıklı bir şekilde hisse senetlerinin değerini anlamaya çalışmaktadır. Ancak tüm yatırımcıların bir alıcı olmadığını en başında belirtmek gerekmektedir.

İnsanlar, hisse senedi gibi menkul kıymetlerin yanlış fiyatlandırılması durumu hariç, alım satım yapmamalıdır ama çoğunlukla her biri bunu yapmaya devam etmektedir. Her ne kadar alım satım işlemlerinin maliyetleri olsa da, bu oldukça düşük seviyelerde bulunmaktadır.

Etkin piyasalar hipotezi, nihai olarak çok da yanlış olmayan şu sonuca varmaktadır: Hisse senetleri her zaman doğru bir şekilde fiyatlanmaktadır ve tüm bilgileri her yere, tam doğrulukta yansıtmaktadır.

Gelişmeler yaşandıkça ve faiz oranları da değişmeye devam ettikçe fiyatlar rastlantısal bir şekilde dalgalanmaktadır. Tüm hisse senetlerinin risk bağlantılı getirisi ise aynıdır.

Etkin Piyasalar Hipotezi ve Endeks Fonları

Bir üst başlığın son paragrafına istinaden pek çok kişinin aklında benzer bir soru kalıbı oluşacaktır. Yani peki, o zaman niçin yatırımcılar için hisse senedi almak bir tercih olmaktadır?

İşte tam da bu noktada, esasen hiçbir yatırımcı herhangi bir hisse senedinin veya portföyün piyasaya galip geleceğini düşünmemelidir. Getiriler iyileştirilemese de piyasanın tamamını takip eden bir portföy tutarak, örneğin bir endeks fonu, volatilite çeşitlendirilebilmektedir.

Bu da, getirileri iyileştirebilmek adına yatırımcının elindeki tek kozun, harcamalardan kaçınması olduğu anlamına gelmektedir. Mesela, etkin piyasalar hipotezinin bu çekici yönü yatırım fonu devi Vanguard’ın kurucusu John Bogle’nin ilk düşük ücretli S&P 500 endeks fonunu oluşturmasını sağlamıştır.

Etkin piyasalar hipotezini ders verici bir öykü olarak görmek mümkündür. Ortalama bir kişinin ortalama bir sonuç elde edeceği doğrudur fakat kabul etmek gerekir ki başka herhangi bir girişimde olduğu gibi, bazıları diğerlerinden daha bilgili ve yeteneklidir.

Rekabet içeren hemen her oyunda kazananlar kaybedenler ile eşleştirilmektedir. Ancak bu, oyunun oynamaya değmeyeceği anlamına da kesinlikle gelmemektedir.

Konupara Ekibi

Konupara Ekibi, okuyucu ihtiyaçlarını analiz ederek para yönetimi, birikim, krediler, kredi kartları, kredi notu, mevduat hesapları gibi bankacılık ürünleri ve yatırım konularında araştırmalar yapıp kapsamlı yazılar hazırlıyor.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir