Yatırımcı Psikolojisi: Psikolog Daniel Kahneman’a Göre Yatırımcıların Zihin Sistemi
Ekonomistler, tarihçiler ve psikologlar, menkul kıymetler piyasalarındaki yatırım psikolojisi ve davranışsal finans hareketlerini çeşitli şekillerde tanımlar. Uzun yıllar boyunca menkul kıymet borsaları, günah kokan, kitlesel sanrı ve kargaşanın hakim olduğu isimsiz karnavallar olarak tasvir edildi.
Hasetin ve para hırsının kol gezdiği bir yerde, hiç kimse alınacak kararların etik yönden ideal olmasını beklemez. Finansal anlamda en büyük tehlike, gerçekliğin yanlış anlaşılmasından kaynaklanır. Yanlış anlaşılmalar, sonsuz bir ani yükseliş ya da düşüş sarmalına yol açar.
Hollanda’da gerçekleşen lale balonu veya farklı bir ifadeyle lale çılgınlığı, South Sea Bubble (Güney Deniz Balonu), Büyük Buhran, Japonya’nın varlık balonu ile teknoloji ve emlak balonu gibi daha onlarcası bu yanlış anlamalara örnek olarak gösterilebilir.
Bu yanlış anlamaların tümünde yatırımcılar, dünyaya yeniden şekil verecek bir maceranın içerisinde var olduklarını düşünüyordu. Ancak tabii ki beklenen olup balonlar patlayınca yatırımcıların elinde yalnızca yitip giden sermayeleri, borçları ve dolandırıcılık iddiaları kaldı.
Yatırımcı Psikolojisi Nedir?
Yatırımcı psikolojisi, yatırımcıların davranışlarını ifade eden bir kavramdır. Bu kavram yatırımcıların ne yaptıklarını, neye inandıklarını ve yatırıma konu herhangi bir olay karşısında nasıl davrandıklarını kapsar.
Öyle ki yatırımcılar kimi zaman rasyonel davranmak yerine duyguları ile hareket etmeyi tercih ederler. Bu da genellikle belirli aşamalarda gerçekleşir. Bu konuda Yatırımcı Duyguları makalemize bakabilir ve bahsettiğimiz temel aşamaları inceleyebilirsiniz.
Peki, aslında yatırım söz konusu olduğunda nasıl düşünmeli ve psikolojimizi nasıl kontrol etmeliyiz? Psikolog Daniel Kahneman’ın karar verme hakkında biçimlendirdiği açıklamaya göre iki türlü zihin sistemi vardır: Birinci Sistem hızlı düşünür, İkinci Sistem oldukça derin ve bir o kadar da yavaş düşünür.
Birinci Sistem ve İkinci Sistem
Birinci Sistem, kalıpları neredeyse otomatik bir şekilde hızlıca ve zahmetsizce tanır ve sonrasında ne olacağını söyler. Bu sistem “sürüngen beyin” olarak da isimlendirilir. İkinci Sistem ise dikkati, yatırım araçlarını mesela hisse senedi değerini tahmin etmek ve Daniel Kahneman’ı anlamak gibi karmaşık düşüncelere istemsizce yönlendirir.
Tercih, faaliyet ve dikkat İkinci Sistem’e bağlı olsa bile kararlarımızın kaynağı çoğu zaman Birinci Sistem ile şekillenir. Genellikle, kararlarımızı rasyonel bir şekilde, adımlar halinde aldığımıza inansak da esasen bu kararları duyguların yönlendirdiği örüntü tanıma yoluyla yani önsezileri kullanarak alırız. Bu önseziler olasılık ve istatistik ile ilgili olduğunda onlara güvenmemiz gerekir.
Birinci Sistem’in verdiği çoğu ipucu her ne kadar sahte olsa da sürekli sebep sonuç ilişkileri önerip niyet çıkarımları yapmasaydı, İkinci Sistem’in elinde, üzerinde çalışacak hiçbir şey olmazdı. Çünkü önsezimiz, eğilimlerimizi ve duygularımızı öylesine çaba harcamadan oluşturur ki çoğunlukla bize sunduklarının gerçek olduğu algısı oluşur ve gerekçesiz bir rahatlık verir. Kendine güven, bilgiden ziyade cahillikten kaynaklanır.
Gördüğünüz Şey Olandan İbarettir
Birinci Sistem, belirsizliği göz ardı eder ve hemen görülebilen kanıtlara odaklanan dar bir bakış açısıyla şüpheleri giderir. Daniel Kahneman buna, “Gördüğünüz Şey Olandan İbarettir” der. Zira çoğu zaman zihnimiz, zor bir soruya cevap vermek yerine, kısa yollar kullanarak daha kolay bir soruya cevap verir.
Küçük bir ekleme yapmak gerekirse, bu konuda yatırımcıların sıklıkla kullandığı ve kimi zaman yanlış olabilen Zihinsel Modeller hakkında yazdığımız makalemize de göz atmanızı tavsiye ederiz.
Söz gelimi Birinci Sistem, sürprizlere ve değişikliklere; normale, ortalamaya ve tekrar edene olduğundan daha fazla duyarlıdır. Düşük olasılıklara ve ihtimallere karşı aşırı bağlıdır. Bununla birlikte, kararları dar bir çerçeveden alır ve kazançlardan ziyade kayıplara duyarlıdır.